Doğumdan sonra adet, kadınların bedeninin doğal bir şekilde her ay olabilecek bir hamilelik dönemine hazırlanması sürecidir. Kadınlar yaşamları boyunca yaklaşık 35-40 yıl süresince belli periyotlarla adet görürler. Bu süre zarfında, kadınlar ayda ortalama olarak 70 saat adet kanaması yaşarlar. Ancak bu düzen, kadınların hayatında sadece iki farklı dönemde değişmektedir: hamilelik dönemi ve emzirme dönemi. Bu dönemlerde adet görülmemesinin nedeni, hipofiz bezinin işlevleridir. Hipofiz bezi sayesinde yumurtalıklar ve beyin, adet döngüsünü bastırmaktadır. Adet döngüsü, son adet tarihinin ilk günü ile bir sonraki adet tarihinin ilk günü arasındaki dönemdir. Bu süre genellikle 28 gün sürmekle birlikte, 21 gün ile 35 gün arasında da olabilir. Bu döngü esnasında yumurtalıklarda, beyinde ve rahmin iç tabakasında çeşitli olaylar gelişir. Beyinden gelen hormonlar, yumurtalıklardan birini uyararak süreci başlatır. Uyarılmış olan yumurtalıktan çıkan döllenmeye hazır yumurta hücresi serbest kalır. Bu sırada rahmin iç tabakası da olası bir hamileliğe hazırlanır. Döllenme gerçekleşmezse, serbest kalmış olan yumurta hücresi ömrünü tamamladığından, hamilelik için hazırlanmış olan rahim iç tabakası adet kanaması ile dışarı atılır ve yeni bir adet döngüsü başlamış olur. Adet kanamasının oluşma amacı, adet döngüsünde oluşabilecek olası bir hamileliğin yerleşimi için uygun koşulların hazırlanmasıdır.

Doğum sonrasında adet kanamasının başlama dönemi, emzirme ile alakalı bir durumdur. Doğum yapan ve emziren kadınlarda daha geç görülen adet kanamaları, emzirmeyen kadınlarda daha erken görülmeye başlar. Burada kadınların doğum sonrası gördüğü kanamanın, adet kanaması ile alakası yoktur. "Loşia" adı verilen kanama, normal görülen adet kanamasından daha uzun süre devam eder. Lohusa döneminin başlangıcında görülen kanama, ilk günlerde kırmızı renkte, daha sonra sırasıyla pembe, kahverengi ve sarımsı renkte olur. Loşia kanaması bittikten sonra emzirme devam ediyorsa, adet döngüsü daha geç başlar. Bunun nedeni, emzirme sırasında salgılanan hormonlardır. Adet kanamasının çoğunlukla doğum sonrasında 8. ve 16. haftalarda yeniden başlayabileceğini söyleyebiliriz. Ancak yine de belirtmek gerekir ki, emzirme devam ediyorsa, bu süreç her kadında farklı olabilir. Bazı durumlarda adet kanaması başlasa bile, düzenli olmayabilir. Bazı durumlarda ise 18. ayda bile adet kanaması başlamayabilir. Emzirme dönemi geçirmeyen kadınlarda ise doğum sonrasında 4. ve 8. haftalarda adet kanaması görülür. Bu dönem yaşanan adet düzensizlikleri, emzirme sıklığı, bebeğin ek gıda alması ve emzirme süresiyle ilgilidir. Lohusalık döneminin bitmesinden sonra düzenli olarak adet görülmemesi halinde, adet düzensizliği olduğu kabul edilir. Bu durumda kadınların mutlaka doktoruna giderek muayene olması ve adet düzensizliği konusunda tedavi görmesi gerekmektedir.

Doğum sonrası bebeklerini emziren kadınların adet kanaması daha fazla gecikmektedir. Bunun sebebi, bebeğin anneyi emmesi sırasında göğüs uçlarının uyarılması ve süt yapımını gerçekleştiren prolaktin hormonunun seviyesinin artmasıdır. Bu durum, folikül gelişimini sağlayan hormonların salgılanmasını önlemektedir. Bebeklerin düzenli olarak süt emmesi nedeniyle, foliküller dinlenmeye çekilir. Bu esnada kadınların hamile kalma riski fazla yüksek değildir. Bebeğin günde 5 sefer ortalama olarak 10 dakika emmesi, yumurtlamayı bastırıp, adet kanamasını geciktirir.

Doğum sonrası adet düzenini etkileyebilecek pek çok faktör bulunmaktadır. Bunlar:

• Emzirme süresi ve sıklığı
• Emzirme sırasında salgılanan hormonlar (özellikle prolaktin)
• Anne ve bebeğin genel sağlık durumu
• Stres ve uyku düzeni
• Beslenme şekli ve yaşam tarzı

Her kadın farklı olduğu için, bu faktörler her bireyde farklı etkiler gösterebilir. Bu nedenle doğum sonrası adet düzeni konusunda herhangi bir endişe veya sorun yaşanıyorsa, bir sağlık profesyoneli ile görüşmek önemlidir.

Doğumdan sonra adet düzeni, kadınların yaşamında önemli bir yer tutar ve bu sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için dikkat ve özen gereklidir. Sağlıklı bir doğum sonrası dönem geçirmek için, düzenli doktor kontrollerine gitmek ve gerekli önlemleri almak büyük önem taşır.